-
1 курятина
-
2 держать
tutmak,bulundurmak; dayanmak; beslemek* * *1) врз tutmak; bulundurmakдержа́ть что-л. в рука́х — (elinde) tutmak
держа́ть что-л. над огнём — ateşe tutmak
он держа́л во́ра за́ ру́ку — hırsızın kolunu kavramıştı
она́ держа́ла квартира́нтов — разг. kiracı alırdı
он не держа́л прислу́ги — hizmetçi tutmazdı
он держа́л ла́вку — уст. bir dükkan işletiyordu
иди́, тебя́ никто́ не де́ржит — seni tutan yok, git
держа́ть цветы́ на балко́не — çiçekleri balkonda tutmak / bulundurmak
держа́ть мя́со в холоди́льнике — eti buzdolabında saklamak
э́тот проду́кт нельзя́ держа́ть в холоди́льнике бо́льше неде́ли — bu besin maddesi buzdolabında bir haftadan fazla bekletilemez
держа́ть дом в чистоте́ — evini temiz tutmak
держа́ть миллио́нную а́рмию — milyonluk bir orduyu ayakta tutmak
держа́ть где-л. свои́ войска́ — bir yerde askeri kuvvetlerini bulundurmak
он держа́л пе́рвенство не́сколько лет — перен. birkaç yıl içinde birinciliği kimseye kaptırmamıştı
не держи́ о́кна откры́тыми — pencereleri açık bırakma
2) dayanmakкро́влю де́ржат столбы́ — çatı direklere dayanıyor
держа́ть напо́р воды́ — suyun basıncına dayanmak
3) beslemekдержа́ть кур — tavuk beslemek
она́ держа́ла двух ко́шек — iki kedi besliyordu; iki kedisi vardı
••держа́ть сло́во — sözünü tutmak; sözünün eri olmak
держа́ть экза́мен — sınav vermek; sınava girmek
держа́ть себя́ в рука́х — kendine hakim olmak
держа́ть что-л. в свои́х рука́х — elinde tutmak
держа́ть кого-л. в рука́х — avucunun içinde tutmak
держа́ть путь на юг — güney yönünde yol almak
кора́бль держа́л курс на за́пад — gemi batıya doğru rota alıyordu
так держа́ть! — мор. rotaya devam!
См. также в других словарях:
tavuk eti — is. 1) Tavuğun kesilip parçalanmış eti 2) sf., mec. Tavuğun beyaz ve yumuşak eti gibi olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavuk — is., ğu, hay. b. Sülüngillerden, eti ve yumurtası için üretilen kümes hayvanı (Gallus) Birleşik Sözler tavukayağı tavuk balığı tavuk biti tavuk budu tavuk eti tavukgöğsü … Çağatay Osmanlı Sözlük
et — is. 1) İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf. 2) Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi Bu, kurumuş pastırma renginde bir et parçası idi. H. Taner 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
örgülü pilav — is. Tavuk eti veya tavuk ciğerinin kısık ateşte pişirilmesinden sonra pirinç, tereyağı, fıstık, un ve yumurta karışımıyla hazırlanan bir pilav türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
köylü çorbası — is. Tavuk eti, pırasa, patates, kereviz, havuç ve şalgamın un ve yağ karışımına yedirilip bol suda pişirilmesiyle yapılan bir çorba türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
perdeli pilav — is. Tavuk eti, badem içi, pirinç, kuş üzümü, un ve yumurta kullanarak hazırlanan bir pilav türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavuklu — sf. İçinde tavuk eti bulunan … Çağatay Osmanlı Sözlük
balık — is., ğı, hay. b. Omurgalılardan, suda yaşayan, solungaçla nefes alan ve yumurtadan üreyen hayvanların genel adı Birleşik Sözler balık adam balık bilimi balık çorbası balıketi balık eti balıkgözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
eskalop — is., bu, Fr. escalope İnce dövülmüş, yağsız, sinirsiz tavuk veya dana eti … Çağatay Osmanlı Sözlük
et tavuğu — is. Eti için beslenen tavuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesmek — i, er 1) Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak İpi kesmek. 2) Dibinden ayırmak Ağaçları kesmek. Dalları kesmek. 3) Düzgün parçalara ayırmak Eti kesmek. Patatesi kesmek. 4) Kesici bir araçla yaralamak Nasıl sol… … Çağatay Osmanlı Sözlük